Demiryolu Ulaştırması Teşvik Edilmeli mi? Nasıl?

      27 Mayıs 2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2011/1795 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına (BKK)göre 40 güzergahtaki yolcu trenlerinin işletilmesi ve Van Gölü Feribot İşletmeciliğinin yapılmasında  Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü (TCDD) görevli olacaktır. TCDD tarafından listede yer alan trenlerin işletilmesinden ve Van Gölü Feribot İşletmeciliğinin yapılmasından doğan zararlar, görev zararı sayılacak ve Hazine Müsteşarlığınca karşılanacaktır. Görevlendirme sonucunda; her yıl TCDD’nin bir önceki yıl kesinleşmiş olan muhasebe ve üretim kayıtlarına göre hesaplanacak görev zararı; TCDD tarafından yapılacak ödeme talebine istinaden, Hazine Müsteşarlığı bütçesinde öngörülen ödenek ve nakit planı çerçevesinde gider kaydedilerek ödenecektir. Rekabet jargonunda TCDD’ye ödenecek bu görev zararı sermaye desteği formatında bir devlet yardımıdır/teşviktir.
      Demiryolu ulaştırması etkin, temiz ve güvenli bir yolcu ve yük taşıması için oldukça önemlidir. Belirli şehirleri ve bölgeleri olumsuz etkileyen trafik yoğunluğu, iklim değişikliğinin getirdiği sorunlar ve petrol fiyatlarındaki artışlar demiryolu ulaştırmasının önemini daha da artırmaktadır. Bu nedenle de demiryolu ulaştırmasının geliştirilmesi ve desteklenmesi gerekmektedir. Karar bu haliyle  doğru yöndedir.

Elektrik Tarifelerinde Konut,Ticarethane ve Sanayi Farkı ve Ekonominin Rekabet Gücü

      Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) İstişare ve Değerlendirme Toplantısında, TESK Genel Başkanı Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da faaliyet gösteren esnafın kullandığı elektriğin işyeri tarifesine göre değil, konut tarifesine göre faturalandırılmasını talep etmiş.
      TEDAŞ'ın Nisan/2011yılı elektrik tarifelerine göre sanayi, konut ve ticarethanelerde tek zamanlı elektrik kullanım tarifeleri sırasıyla  20, 22 ve 25 kr/kWh'dır. Ticarethanelerde kullanılan elektriğin tarifesi konutlara göre % 17 daha fazladır. Başkanın talebi gerçekleşirse anılan bölgelerdeki esnafın kullandığı elektriğin tarifesi bu oranda düşecektir.
      Ben konunun başka bir yönüne değinmek istiyorum. Bu tarifeler çerçevesinde konutta kullanılan elektriğin tarifesi sanayidekinden % 11 daha fazladır. Diğer bir deyişle sanayi elektriğinin tarifesi konut tarifesinin % 90'dır.
      Sanayi elektriğinin tarifesinin konutlarınkinden daha düşük olması iktisaden rasyoneldir ve uluslararası uygulamalarda da karşılığı bulunmaktadır. Çünkü sanayide  kullanılan yüksek hacimli elektrik dağıtım şirketlerinin ölçek tasarruflarını artırmaktadır. Dağıtım şirketleri konuta ve sanayiye elektrik taşımak için hemen hemen aynı yatırımı yapmaktadır. Ancak, tüketim, gelir ve kâr açısından bakıldığında sanayiden daha fazla fayda sağlamaktadırlar. Bu nedenle de sanayiye (konuta) daha ucuza (pahalıya) elektrik tedarik etmektedirler.
      Buradaki kritik soru(n) sanayiye elektriğin ne kadar daha ucuza satılacağıdır. Daha ucuz kavramı hem nominal tarifeleri, hem de sanayi/konut tarife oranını içermektedir. Aşağıdaki grafikte seçilmiş ülkelerde sanayi ve konutta uygulanan elektrik tarifeleri yer almaktadır (grafiği büyütmek için üzerini tıklatınız).

Çevre ve Tarih Duyarlılığı Modern Kentleşmeye Engel Olur mu?

     Yaklaşık 2 bin yıllık tarihe sahip, termal sularının hidroterapiyle tedaviye yaradığına inanılan, İzmir'in Bergama İlçesi'ndeki Allianoi Antik kenti, Yortanlı Barajı projesi nedeniyle sular altında kalıyor. Benzer biçimde Ilısu Barajı nedeniyle tarihi Hasankey’in sular altında kalması söz konusu. Aktivistler Hasankeyf ve Allianoi’nin kurtarılması için çaba harcarken, yetkililer yatırım ve kalkınma önceliği nedeniyle bu karşı çıkışları eleştiriyor. İstanbul’da Marmaray Projesi çalışmaları yürütülürken Yenikapı’da 8.500 yıl öncesine ait antik kalıntılar bulundu. İstanbul’un tarihinin 1.500 yıl daha eskiye gittiğini gösteren bu kalıntıları korumak için yürütülen faaliyetler, İstanbul trafiğinin yükünü hafifletecek Marmaray projesi çalışmalarını geciktiriyor gerekçesiyle eleştiriliyor. Çevreciler hidroelektrik santraların doğayı tahrip edeceği endişesiyle “Anadolu’yu Vermeyeceğiz” yürüyüşü düzenliyor. Buna karşın, “iki tane caretta kaplumbağası doğuracak diye” sit alanı ilan edilen sahillerde otel yapamamaktan şikayetçi olanlar var.
       Bu tartışmalarda bir grup doğanın ve tarihi mirasın korunmasına hassasiyet gösterirken, diğer grup yatırım, istihdam, ulaşım, kalkınma ve modern kentleşme gibi unsurlara öncelik vermektedir.
       Aslında bu tür tartışmalar dünyanın başka bölgelerinde de yoğun biçimde yaşanmaktadır.
       2003 yılında vefat eden Amerika’lı televizyon gazetecisi David BrinkleyEveryone Is Entitled to My Opinion” isimli kitabında, İngiltere’de küçük bir kasabada bizdekine benzer bir tartışmanın ele alınış ve sonuçlandırılış biçimini şu şekilde anlatıyor (s. 114).

Türk Bankalarına Rekabet Soruşturması Yapıl(a)maz mı?

     Birkaç ay önce, Rekabet Kurulu rekabet bozucu davranışları nedeniyle yedi bankaya 72,3 milyon TL idari para cezası kesti. Bankalar kamu ve özel sektördeki işverenlere personel maaşlarını kendileri üzerinden ödesinler diye “maaş promosyonu” veriyorlar. Önceleri işverenlere bina tadilatı, bilgisayar ve araç temini gibi ayni olarak yapılan bu promosyonlar son dönemlerde personele nakdi ödeme şeklinde yapılmaya başladı.
      Maaş Promosyonları
      Bankalar büyük tutarlara ulaşan maaş ödemelerinin kendiler üzerinden yapılması konusunda ilgili kurumlarla anlaştığında, bu kurumların personeli öncelikle bankaların düzenli müşterisi haline geliyor. Böylece, bankalar düzenli mevduat akışına ve çok sayıda müşteriye sahip oluyor. Maaşlar anında çekilmediğinden, bankalardaki vadesiz mevduatın süresi uzuyor. Daha önceki bir yazımda ayrıntılı biçimde belirttiğim gibi bankacılık sistemindeki işlem maliyetlerinin neden olduğu taşınma maliyetleri müşterilerin banka değiştirmelerini zorlaştırıyor. Böylece maaşı bankaya yatan personel bankanın kredi kartları, tüketici kredileri, otomatik ödeme talimatları gibi diğer ürünlerinin de doğal müşterisi oluyor.

Milletvekili Seçimi Oy Pusulası İhalesinde (Aslında) Ne oldu?

      Haber çoğumuzun malumu.
     “Milletvekili genel seçiminde kullanılacak oy pusulalarının basımıyla ilgili ilk ihaleyi 11 milyon 990 bin liralık teklifle kazanan firma, 3 gün sonra tekrarlanan ikinci ihaleyi 899 bin liralık bedelle aldı. Devlet Malzeme Ofisi (DMO) Genel Müdürlüğü yetkilileri, oy pusulası ihalesinde yaşanan süreçle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı”:
     ‘Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanlığı, 29 Nisan 2011 tarihinde DMO’ya bir yazı göndererek, milletvekili genel seçimlerinde 81 ilde (85 seçim çevresi) kullanılmak üzere değişik ebatlarda toplam 209 bin 587 paket (69 milyon 163 bin 710 adet) birleşik oy pusulalarının basım işinin ihalesinin Genel Müdürlükçe 2 Mayıs 2011 tarihinde saat 10.00′da yapılarak, sonuçlandırılmasını istedi. İhaleye ilişkin idari ve teknik şartname ile ihale yöntemi, Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığınca hazırlanmıştır.’
     Bu haberin bana düşündürdüklerini bu yazıda paylaşmak istedim.