Türk Bankalarına Rekabet Soruşturması Yapıl(a)maz mı?

     Birkaç ay önce, Rekabet Kurulu rekabet bozucu davranışları nedeniyle yedi bankaya 72,3 milyon TL idari para cezası kesti. Bankalar kamu ve özel sektördeki işverenlere personel maaşlarını kendileri üzerinden ödesinler diye “maaş promosyonu” veriyorlar. Önceleri işverenlere bina tadilatı, bilgisayar ve araç temini gibi ayni olarak yapılan bu promosyonlar son dönemlerde personele nakdi ödeme şeklinde yapılmaya başladı.
      Maaş Promosyonları
      Bankalar büyük tutarlara ulaşan maaş ödemelerinin kendiler üzerinden yapılması konusunda ilgili kurumlarla anlaştığında, bu kurumların personeli öncelikle bankaların düzenli müşterisi haline geliyor. Böylece, bankalar düzenli mevduat akışına ve çok sayıda müşteriye sahip oluyor. Maaşlar anında çekilmediğinden, bankalardaki vadesiz mevduatın süresi uzuyor. Daha önceki bir yazımda ayrıntılı biçimde belirttiğim gibi bankacılık sistemindeki işlem maliyetlerinin neden olduğu taşınma maliyetleri müşterilerin banka değiştirmelerini zorlaştırıyor. Böylece maaşı bankaya yatan personel bankanın kredi kartları, tüketici kredileri, otomatik ödeme talimatları gibi diğer ürünlerinin de doğal müşterisi oluyor.


     Bu kârlı pazardan daha fazla pay almak için bankalar yoğun biçimde promosyon rekabetine girişiyorlar. 2007 yılında yayımlanan bir Başbakanlık Genelgesiyle (2007/21) aylık ve ücretlerin hangi banka aracılığı ile ödeneceğinin, oluşturulacak üç kişilik bir komisyon tarafından istekli bankalardan teklif alınmak suretiyle tespit edilmesi öngörülüyor. Bu çerçevede kamu kurumları maaş ödenecek bankayı ihale yoluyla seçiyor. Bankalar bu çerçevede kamu kurumlarıyla anlaşma yapabilmek için maaş ihalelerinde promosyon rekabetine girişiyorlar.
     Artan rekabet nedeniyle kamu kurumlarına ödenen promosyonlar bütçeleri üzerinde yük oluşturmaya başlayan bankalar, özel şirketlere promosyon vermemek için aralarında bir “centilmenlik anlaşması” yapıyorlar. Bankacıların centilmenlik diye nitelendirdikleri bu anlaşmanın rekabet literatüründeki karşılığı “kartel anlaşmasıdır”. Sektörde rekabeti iğdiş eden bu kartel anlaşması çerçevesinde bankalar, özel sektörde çalışan personele promosyon ödemesi yapmıyor. 
      Rekabet Kurulu Kararı
      Kartel anlaşması Rekabet Kurulu’nun gündemine geliyor. Kıyamette bu noktada kopuyor. Bankacılar basını da arkalarına alarak feryadı figan ediyorlar. Sektörün amiral gemisinin genel müdürü “BDDK denetimi fasılasız sürüyor. Bankaların her adımı anında, yani neredeyse proaktif izleniyor. Bankacılık sektörünün iyi olmasının nedenlerinden biri BDDK’nın fasılasız denetimi sürdürmesidir. Bunu inanılmaz bir rekabet ortamında yapıyoruz. Maaş ödemesinden zarar bile ediyoruz” diyor. Ama kimse bu bankaya zarar ediyorsan ihaleye girmezsin olur biter demiyor. Diğer bankacılar Rekabet Kurulu’ndaki sözlü savunmalarında “iddiaların kendilerini üzdüğünü”, “bu soruşturma kapsamında sektörün itibarının zarar göreceğini”, “içeride ve dışarıda komik duruma düşürüldüklerini”, “cezaların sermayelerini olumsuz etkileyeceğini” “şirketlerin borsa değerinin düşeceğini” ve daha önemlisi “maroekonomik istikrarın olumsuz etkileneceğini” belirterek rekabet soruşturmasının gereksizliğini ve yersizliğini vurgulamaya çalışıyorlar.
      Gazetelerde 14 yılda en büyük cezayı bankalara kesildi diye haberleşen kararında Rekabet Kurulu yedi bankaya cirolarının binde 4’ü oranında ceza kesti. Kurul 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanuna göre “rekabet ihlalinin tekerrürü, süresi, teşebbüs veya teşebbüs birliklerinin piyasadaki gücü, ihlalin gerçekleşmesindeki belirleyici etkisi, verilen taahhütlere uyup uymaması, incelemeye yardımcı olup olmaması, gerçekleşen veya gerçekleşmesi muhtemel zararın ağırlığı gibi hususları dikkate alarak bankaların yıllık gayri safi gelirlerinin yüzde onuna kadar idarî para cezası verme yetkisine sahiptir. Bu durumda, Kurul bu unsurları gözeterek bankaların cirolarının % 10’una (2410 milyon TL) kadar ceza verebilirdi. Maalesef Kurul para cezalarını belirlerken bu tür analitik gerekçelendirmeye gitmiyor ve olsa olsa metoduyla bir tutar tayin ediyor, sonrada bu tutarı ciroya oranlıyor. Bankacılık ve telekomünikasyon gibi lobisi güçlü sektörler ve şirketler ceza miktarlarının düşük belirlenmesine etki edebiliyorlar. Diğer bir deyişle Rekabet Kurulu rekabet ihlalini tespit ediyor, ama gerekli cezayı vermekte tereddüt ediyor. Böyle olunca da Kurul’un idari para cezalarının caydırıcılığı kalmıyor. 
     Peki Dış Dünya’da Neler Oluyor?
     Bankacıların BDDK denetimi ve dış dünyada komik duruma düşürüldük iddiaları maalesef uluslararası standartları yansıtmamaktadır. Savunmadaki yegane doğru unsur, bu para cezasından banka sermayelerinin olumsuz etkileneceğidir. Nitekim Kurul’da minimum düzeyde tuttuğu para cezasıyla bankacıları rahatlatmıştır. Nereden mi biliyorum? Rekabet Kurulu’nun görev ve yetkilerini belirleyen rekabet kanunumuzun kaynağını oluşturan Avrupa Birliğinin Rekabet Komisyoneri bugünkü Financial Times gazetesinde de yer alan açıklamasından öğrendim. Almunia AB Rekabet Genel Müdürlüğü’nün bankacılık sektöründe soruşturmalarını genişleteceğini ve bankalar arasında gizli anlaşmaların dikkatle inceleneceğini belirtmektedir. Daha da önemlisi bankacılık düzenleyici kurumlarının incelemelerinin tek başına yeterli olmayacağını, her bir bankanın rekabet bozucu davranışlarının rekabet politikaları araçlarıyla incelenmesi gerektiğini belirtmektedir. 
     AB Komisyonu rekabet ihlallerine para cezası verirken de % 10 kuralını ekonominin istikrarını ve firmaların itibarın gözetmeden de uygulamaktadır. Komisyonun rekabet soruşturmalarında gözettiği yegane husus rekabetin neden olduğu zarar ve tüketici refahıdır. Rekabet Kurulu para cezasını belirlerken bankacıların savunmalarını dikkate aldıysa, dış dünyada gerçekten komik duruma düşürüldük.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder