Son günlerde araç muayene ücretlerine yönelik tepkiler büyüdü. Bunun üzerine Niğde milletvekili Ömer Fethi Gürer, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına 23 Haziran 2020 tarihinde yazılı soru önergesi verdi. Önergede TÜVTÜRK’ün araç ve egzoz muayenesi için aldığı 410 TL tutarındaki hizmet bedelinin gerekçesi sorulmaktadır.
Bakanlık 7 Eylül 2020 tarihinde verdiği yazılı cevabında egzoz muayene ücretlerinin belirlenme yöntemini açıkladı. Haklı olarak araç muayenesi konusunda bilgi vermedi. Çünkü bu konudaki denetimi Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı yapmaktaydı. Basında da Bakan Kurum’un ağzından “fiyat artışları bizi ilgilendirmiyor” ifadesine yer verildi.
Bunun üzerine araç muayene istasyonlarının işletmecisi TÜVTÜRK kendi internet sitesinde, faaliyetlerinin Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığınca denetlendiğini açıklıyor.
Bakın ben bu gelişmeyi nasıl gördüm?
2020 yılında otomobil, minibüs, kamyonet, özel amaçlı taşıt, arazi taşıtı, römork ve yarı römork için araç ve egzoz muayene ücretleri sırasıyla KDV dâhil 342,20 ve 80 TL’dir. Diğer araç türlerine göre araç muayene ücreti değişmektedir.
Araç muayene ücretleri 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre belirlenmektedir (md. 35). 2004 yılında yapılan bir değişiklikle araç muayene ücretleri otomobiller için 75 TL olarak tespit edildi. Bu ücretler her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, her yıl sonunda o yıl için Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca tespit ve ilân olunan yeniden değerleme oranında artırılmaktadır.
Sonuçta ücretler yıldan yıla yeniden değerleme oranında artırılarak 2020 yılı seviyelerine erişildi. Şimdilik, bu benim yazılı soru önergesine cevabım olsun.
Burada sorun yok.
Sorun nerede?
Araç muayene istasyonlarının sözleşmesi mega projelerin gerçekleştirme yöntemlerinden kamu-özel işbirliğine (KÖİ) göre hazırlandı. Bu örnekte işletme hakkının devri yöntemi benimsendi.2007 yılında yapılan ihalede araç muayene istasyonlarının işletme hakkı tekel olarak Afken-Doğuş-TüvSüd Ortak Girişim Grubu’na (TÜVTÜRK) devredildi. Devir bedeli 613,5 milyon dolardır. Şartnamedeki düzenlemeye göre bedel peşin ödendiğinde % 10 daha indirim uygulanacaktır. Nitekim TÜVTÜRK bu indirimden yararlandı ve peşin 552,2 milyon dolar ödedi.
TÜVTÜRK’ün devlete yapacağı ödeme bununla da sınırlı değildi. İşletme hakkı devir sözleşmesinde gelir paylaşımı yaklaşımı benimsendi. Buna göre TÜVTÜRK bu ücretlerden elde edecek gelirin ilk üç yıl % 30'unu, sonraki yedi yıl % 40'ını, daha sonraki on yıl % 50'sini Hazine payı olarak devlete ödeyecekti. Yani 2017 yılından bu yana tüketicilerin araç muayenesi için ödediği her kör kuruşun yarısı Hazine’ye gidiyor (meraklısına not:hane halklarının harcanabilir gelirlerine yapılan her kamu müdahalesi vergi eşdeğerindedir).
Birinci sorun bu noktada ortaya çıkmaktadır.
2020 yılında kullanıcılar tarafından pahalı bulunan bu ücretlerin yarısı Hazine’ye gidiyor. Düşünsenize, sadece 2019 yılında TÜVTÜRK’ün Hazineye aktardığı bu gelirin tutarı 1,9 milyar TL’dir. Sizce, Hazine'nin köşe bucak kaynak aradığı bir ortamda bu gelirden vazgeçmesini beklemek gerçekçi midir? Değil. Bu yükü maalesef çekeceğiz.
Araç muayene istasyonlarının tekel olarak devredilmesinin gerekçesini bilmiyorum. Birinci olarak “tekel hakkının devir bedelinin” maksimizasyonu hedeflenmiş olabilir. İkincisi de tekelden ölçek tasarrufu beklenmiş olabilir. Buna göre tekelin kapasitesi büyüdükçe ortalama maliyetlerin düşmesi gerekir.
İkinci sorunda bu noktada ortaya çıkıyor.
Elde edilen bu maliyet tasarrufları tüketiciye düşük fiyat olarak yansıtılacak mıdır? Sabit olarak belirlenen ve enflasyona göre artırılan fiyatlandırma modeli nedeniyle ortaya çıkan tekelci rant tüketiciye tabi ki yansıtılmayacak.
Oysa elektrik dağıtım ve iletim hizmetlerindeki gelir ve fiyat tavanı modelleri benimsenseydi; hem araç muayene tekeli TÜVTÜRK’ün maliyetleri düşürmesi hem de bu maliyetleri tüketiciye yansıtması mümkün olacaktı.
Son söz: Enflasyondaki değişime göre artırılan sabit ücretli bu KÖİ yönteminde üretilen gelirleri TÜVTÜRK ve Hazine paylaşmakta ve yükü yine hizmet kullanıcıları çekmektedir.
Not: Fiyat tavanı formülü kısaca şu şekilde gösterilebilir: Fiyat *(TÜFE-X)
Burada fiyat her yıl enflasyon oranı kadar artırılmakta ve önceden belirlenen X oranı kadar da düşürülmektedir. Beklenen etkinlik kazanımı olarak nitelendirilebilecek X oranı, tekeli maliyetlerini düşürmeye zorlamakta ve maliyet tasarruflarının bir kısmının da tüketicilerle aktarılmasını sağlamaktadır.
Bu yazı ilk defa 25 Eylül 2020 tarihinde Gazete Pencere'de yayımlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder