AB Kamu Alımları Kurallarını Basitleştiriyor

      AB ülkelerinde kamu alımlarının GSMH içerisindeki payı yaklaşık % 17’dir. Kamu İhale Kurumu istatistiklerine göre Türkiye’de bu oran yaklaşık %10. Aradaki yedi puanlık fark Türkiye’de devletin daha az para harcamasından kaynaklanmıyor. Bu fark önemli ölçüde, aslında 4734 sayılı Kanun kapsamında harcanması gereken kamu fonlarının, bu kanundan istisna tutularak harcanmasından kaynaklanmaktadır. Türkiye’de pek çok kamu kurumu satın almalarını 4734 sayılı Kamu İhale Kanunundan istisna tutmak istiyor. Çünkü paralarını (kamu kaynaklarını) 4734 sayılı Kanunun sıkı usul kurallarına göre harcamak istemiyorlar.
     Türkiye’de Kamu İhale Kanunundaki çok sayıda istisnayı, saydamlık, rekabet ve hesap verebilirlikten kaçış yönünde yorumlayanlar da bulunmaktadır. Örneğin, 1.7.2009 tarihinde TEPAV’da yapılan bir toplantıda yaptığı sunumda Kamu İhale Kurumu başkanı “İhale Kanunundan istisna edilmeyi haklı kılacak kamu alımlarının (ulusal güvenlik ve işin aciliyeti gibi) tespitinde çok hassas olunması” gerektiğini, çünkü “kamu alımlarının, israf ve yolsuzluğa karşı en hassas kamu faaliyeti” olduğunu belirtmektedir. Bu görüşe katılmakla beraber, ben konunun bir başka boyutuna dikkat çekmek istiyorum.


     Türkiye, Kamu İhale Kanununu önemli ölçüde AB düzenlemelerinden transfer etti. AB düzenlemeleri Topluluk genelinde ticareti etkileyecek belirli bir büyüklüğün üzerindeki kamu alımlarında rekabeti/saydamlığı sağlamayı ve korumayı hedeflemektedir. Büyük ihalelerde, ilan süreleri uzun, teklif hazırlama faaliyetleri ayrıntılı (masraflı), kazanan teklifin belirlenmesi ve şikâyetlerin değerlendirilmesi zahmetlidir. Ancak, ilgili projelerdeki kamu alımlarının parasal hacmi arttığı (azaldığı) sürece, bu nicel ve nitel -sabit- maliyetlerin istekliler üzerindeki oransal yükü azalmaktadır (artmaktadır). Bu yük arttığı oranda da pazara giriş engeline ve rekabet kısıtına neden olmaktadır. Eşik değerlerin altındaki ihalelerde, istekliler üzerindeki bu nispi yükü düşürmek (ihaleye katılımı artırmak) için, AB Komisyonu eşik değerlerin altındaki ihalelerde üye devletlerin (rekabet ve saydamlığa riayet etmek kaydıyla) daha basit usuller uygulamalarına izin vermektedir.
     Türkiye uygulamasında eşik değerlerin altında ve üzerindeki bütün ihalelerde Topluluk genelinde uygulanan AB düzenlemelerine benzer usuller uygulanmaktadır (bunun bir istisnası ilan sürelerine getirilen göreceli esnekliktir). İsteklilerin ve kamu kurumlarının üzerindeki toplam teklif hazırlama ve değerlendirme maliyetlerinin nispi yükünü azaltmak için, eşik değerlerin altındaki ihalelerdeki usullerin basitleştirilmesi ve bürokrasinin azaltılması gerekmektedir. Bu durumda kamu ihalelerine küçük işletmelerin katılımı artacak, rekabet gelişecek ve küçük hacimli satın alma yapan kamu kurumlarının (örneğin küçük belediyeler) kapasiteleri ihale kurallarını uygulamaya daha uygun hale gelecektir.
     AB Komisyonu bu hususları mevcut düzenlemelerinde gözeterek, eşik değerlerin altındaki ihalelerde basitleştirilmiş usuller geliştirmiştir. Komisyon bunu da yeterli görmemiş olmalı ki, bugün itibariyle -saydamlık ve rekabete zarar vermeksizin- mevcut düzenlemeleri kamu kurumları ve şirketler kesimi açısından daha da basitleştirecek (modernleştirecek) değişiklikleri gerçekleştirmek amacıyla bir çalışma başlattı.
     Bir kısmı da haklı nedenlere dayanarak 4734 sayılı Kanuna getirilen çok sayıda istisnadan ve istisna talebinden kurtulmak için, Türkiye’de de satın alma kuralları saydamlık ve rekabeti gözetmek kaydıyla basitleştirilse daha iyi olmaz mı? Böylece kamu kurumları ve şirketler ihale kurallarına uyum sağlamakta daha az zahmete katlanacaktır. Sonuçta da kamu alımlarında yolsuzluk algılaması düşecek ve kamu kaynaklarının daha etkin kullanımı sağlanacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder