Cumhurbaşkanı Erdoğan “faiz, enflasyon düşerken marketlerde hala sebze ve meyve fiyatları düşmedi. Bu marketlerde, benim halkımı sömürme mücadelesini devam ettirenler varsa bunun hesabını da sorma görevi bizimdir ve sorarız” demişti. Yüksek fiyatlar nedeniyle eleştirilen marketler de şubelerinde biber ve patlıcan gibi ürünleri satmama kararı aldı.
Bu yazıda, bu kararı, serbest piyasa ekonomisi, rekabet mevzuatı ve perakendecilik sektörü faaliyetleri çerçevesinde değerlendireceğim.
Serbest piyasa ekonomisi
20 Eylül 2018 yılında açıklanan Yeni Ekonomi Programında “piyasa ekonomisinin temel prensiplerinden taviz verilmeyeceği” belirtmişti. Piyasa ekonomisinin temel prensiplerinden birisi de fiyatların piyasalarda iktisadi aktörlerce özgürce belirlenmesidir. Giriş ve çıkış engeli bulunmayan ve bu nedenle çok sayıda firmanın faaliyet gösterdiği piyasalarda, firmalar “fiyat yapıcı” değil “fiyat alıcıdır”. Yani bir firma veya firma grubu fiyatları belirleme gücüne sahip değildir. Firmalar bu güce sahiplerse ve tüketiciyi istismar edecek derecede fiyatları artırabiliyorsa, ortada bir rekabet ihlali vardır. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanuna göre de “mal veya hizmetlerin alım ya da satım fiyatının, fiyatı oluşturan maliyet, kâr gibi unsurlar ile her türlü alım yahut satım şartlarının tespit edilmesi” rekabet ihlalidir ve bu ihlalin Rekabet Kurulunca soruşturularak cezalandırılması gerekmektedir (md. 4/a).
Rekabet Kurumuna göre gıda perakendesi rekabetçidir
Bildiğimiz kadarıyla, Rekabet Kurulu yetkililerin açıklamalarını dikkate alarak perakende sektöründe herhangi bir ihlal soruşturması başlatmadı.
Kurul kararıyla 2012 yılında rekabet uzmanlarınca hazırlanan bir raporda (Türkiye HTM Perakendeciliği Sektör İncelemesi Nihai Raporu), perakende sektöründe rekabet seviyesinin yüksek ve dolayısıyla firmaların müşterilerine yaptıkları satışlarda fiyat belirleyebilmelerinin zor olduğu ifade edilmektedir. Rapora göre birçok Avrupa ülkesi ile kıyaslandığında, Türkiye’de gıda perakendeciliği pazarında yoğunlaşma oranları düşüktür ve dolayısıyla rekabet seviyesi yüksektir. Bu nedenle de “tüketiciler, alışverişlerini yaparlarken, istediği ürünleri istediği fiyat ve kalitede çok kısa bir sürede temin edebilmektedir. Kayıt dışılığı düşüren ve kayıtlı istihdamı artıran organize perakendeciler üretimde verimsizliği düşürmek ve ürün kalitesini artırmak için anlaşmalı oldukları çiftçilere eğitim vermekte ve bunların modern tarıma geçmelerini de teşvik etmektedir (s. 22-29).
Perakendecilerin kârlılığı
2012 yılında yazılan bu rapordan bugüne kadar geçen sürede, perakende sektöründeki gelişmelerin perakende piyasalardaki rekabet seviyesini değiştirebileceğini söyleyenler olabilir. Bu görüşte olanlar için sektördeki kârlılık konusundaki daha yeni verilere bakalım.
TCMB Sektör Bilançoları Raporunda perakende ticarete ilişkin kârlılık bilgileri yer almaktadır. 591 perakendecinin gelir tablolarına göre 2015 ve 2016 yıllarında perakende ticaretin ortalama net dönem kârı/net satışlar oranı binde 2’dir. BİNDE İKİ.
Bu veriler de eskiyse ulusal düzeyde faaliyet gösteren perakendecilerin kârlılık durumuna ilişkin daha yeni verilere bakalım. Halka açık şirketlerden Migros ve CarrefourSA 2017 yılında ve 2018 yılının 3 çeyreğinde de zarar etmektedir. İndirim mağazacılığı formatında faaliyet gösteren BİM’in kârlılık oranı ise 2017 ve 2018’in ilk üç ayında sırasıyla yüzde 3,6 ve 4,3’tür.
Görüldüğü gibi perakende sektöründeki yüksek rekabet nedeniyle, perakende şirketleri fırsatçı fiyatlar sayesinde fahiş kârlar elde edememektedir. Aksine, ekonomik daralma ve maliyet enflasyonu nedeniyle maliyetlerini gerçek anlamda perakende fiyatlara yansıtamamaktadır.
Aşağıdaki grafikte üretim maliyetlerini gösteren Yurt İçi Üretici Fiyatları Endeksine (YİÜFE) ve perakende fiyatlarındaki gelişmeleri gösteren Tüketici Fiyatları Endeksine (TÜFE) ait gelişmeler gösterilmektedir. Sarı ve kırmızı çizgiler sırasıyla YİÜFE ve TÜFE'deki 2004-2018 yılları arasındaki değişimi göstermektedir (grafiği büyütmek için üzerini tıklayın).
Grafikten de açıkça görüleceği üzere son aylarda YİÜFE, tarihinde hiç olmadığı kadar TÜFE’den daha yüksektir. Yani perakendeciler kur şoku nedeniyle yükselen maliyetlerini (enerji, nakliye ve ithalat) perakende fiyatlarına yansıtamamaktadır.
2015-2016 yıllarında TÜFE, YİÜFE’den yüksektir. Yani bu
yıllarda perakende fiyatlar, maliyetlerin üzerindedir. TCMB verilerine
göre bu yıllarda bile perakendeciler binde 2 gibi düşük bir kârlılık
oranıyla faaliyet göstermişlerdir.
Maliyetlerin, perakende fiyatlardan yüksek olduğu 2017 ve 2018 yıllarında ise büyük perakendeciler açıkça zarar etmektedir.
Önerim
Yüzbinlerce personele istihdam ve tedarikçiye iş fırsatı yaratan ve kayıt dışılığı azaltarak devletin vergi gelirlerini artıran perakende şirketlere bu kadar yüklenilmesi doğru değildir.
Bu şirketler zarar ederse işsizlik artar ve çok sayıda tedarikçi küçük esnafın da işi bozulur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder