Nisan ayının sununda Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye ile ilgili 4. Madde Konsültasyon raporunu yayınladı. Raporda, kamu finansmanına ilişkin tespitler arasında Kamu Özel İşbirliklerine (KÖİ) özel bir bölüm ayrıldı (s. 22, Box 3) ve kredi garantileri ve KÖİ projelerini de içeren devlet desteklerinin tüketim ve yatırımları desteklediği belirtildi. Ancak, KÖİ sözleşmelerinde yer alan, doğrudan ve koşullu yükümlülüklerden kaynaklanan mali risklerin kamu finansmanını olumsuz etkileyeceği hususunun da altı çizildi. Bu yazıda, IMF Raporunda yer alan bulguları aktaracağım.
Doğrudan yükümlülükler, ödemeleri Sağlık Bakanlığı bütçesinden finanse edilecek şehir hastanelerinden kaynaklanmaktadır. Koşullu yükümlülükler, KÖİ sözleşmelerinde yer alan ve Hazine Müsteşarlığı ile ilgili bakanlıklar tarafından verilen talep, döviz kuru, yatırım garantileri ve borç üstlenim taahhütlerinden oluşmaktadır. Kredi garantileri nedeniyle, olası başarısızlık sonucunda feshedilecek sözleşmelerdeki kredi borçları, devlet borcu haline gelecektir. KÖİ sözleşmeleri döviz kuruna dayalı asgari gelir garantilerini içermektedir. Bu da talep ve kur riskine neden olmaktadır.
Bunun da ötesinde, Kalkınma Bakanlığının KÖİ projelerine ilişkin yayımlamış olduğu veri tabanında kamu iktisadi teşebbüsleri ve yerel yönetimlerin taraf olduğu sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklere yer verilmemektedir. Ayrıca, KÖİ sözleşmeleri kapsamında verilen garantilere ve bunlara ilişkin ayrıntılı bilgilere veya KÖİ sözleşme stokundan kaynaklanan garantilerin ve risklerin yapısına ilişkin kamuoyuna ayrıntılı bilgi sunulmamaktadır. Hazine’nin beş ulaştırma projesine sağladığı borç üstlenim taahhüdü, 14,6 milyar ABD doları tutarındadır. Bunların yanı sıra, KÖİ’lerin yasal ve kurumsal yapısı parçalı bir durumdadır ve sektörler ve kurumlara göre farklılık göstermektedir. KÖİ projelerini ve sözleşmelerini değerlendirecek, izleyecek, rapor edecek ve bütün KÖİ portföyünü yönetecek güçlü bir merkezi birim de bulunmamaktadır.
IMF uzmanlarının hesaplamaları, gelir garantilerine ilişkin koşullu yükümlülüklerin, KÖİ gelir projeksiyonlarının dayandığı makroekonomik varsayımlarına duyarlı olduğunu göstermektedir. Makroekonomik şoklar, ortaya çıkan koşullu yükümlülüklerin finansmanı için birincil kamu harcamalarında ani bir yükselişe neden olacaktır.
Böylece, birincil kamu açıklarının GSYİH’ya oranı yıllık % 0,2-0,25 arasında artacaktır. Örneğin, GSYİH büyümesinin % 2 düşmesi ve Türk Lirasının % 5 değer kaybetmesi, koşullu yükümlülük stokunun yılda % 0,25 artmasına neden olacaktır. Daha da önemlisi, % 2 puan daha düşük büyüme hızının, Orta Vadeli Program’da (2018-2020) öngörülen % 5,5 oranındaki büyüme hızı tahminiyle karşılaştırıldığında, IMF uzmanlarının orta vadedeki % 3,5’luk büyüme hızı tahminiyle de tutarlı olduğu belirtilmektedir.
Sözün özü, durumu içi açıcı bulmuyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder