Mega projelerdeki gelir garantilerinin gelir dağılımını bozucu etkileri

     Kamu Özel İşbirliği yöntemi ile yaptırılan ulaştırma mega projeleri, salgın dönemindeki kapanmalar nedeniyle kullanılamıyor. İdareler sözleşmede garanti edilen gelirleri, görevli şirketlere eksiksiz ödüyorlar.
     Karayolu ulaştırması projelerinde gelir garantileri, sözleşmede belirlenen ücret ve araç sayısı üzerinden verilmektedir. Ücret proje kredisinin alındığı para cinsinin ülkesindeki enflasyon oranına göre artırılmaktadır. Örneğin, kredi dolar üzerinden alındıysa, hesaplamada ABD’deki enflasyon oranı kullanılmaktadır.
     Havalimanı projelerinde gelir garantisi yine ücret ve iç/dış hat giden yolcu sayılarına göre hesaplanmaktadır.  
     Bu garantiler sözleşme süresince ödenmektedir. Sözleşme süreleri projelere göre değişmektedir. Örneğin, sözleşme süreleri Zafer Havalimanında 29 yıl 11 ay ve Gebze-İzmir ile Ankara-Niğde otoyollarında 15 yıl 4 aydır.
     Şehir hastanelerinde ise kullanım bedeli ve hizmet bedeli olarak iki ayrı ödeme yapılmaktadır.   Sözleşme süreleri 25 yıldır.
     Gelir garantileri, ihalelere katılımı artırmak ve krediye erişimi kolaylaştırmak amacıyla verilmektedir.
     Projeler ihtiyaca göre seçilir ve ücretler de ödenebilir seviyelerde belirlenirse, altyapı projeleri sosyal refaha katkı sağlar. Bunun için de fizibilite çalışmalarında ihtiyaç ve ödenebilirlik analizlerinin yapılması gerekmektedir.
     Resmi raporlardan öğreniyoruz ki Türkiye’de ihtiyaçtan projeye değil, siyasi talepler doğrultusunda projeden ihtiyaca gidildiğinden; fizibilite çalışmaları eksik, hatalı ve manipülatif bir biçimde yapılıyormuş.
     İhtiyaca göre yapılmayan projeler, tam kapasitede de kullanılamayacağından sosyal refaha zarar verir. Çünkü iktisat her tercihin, aynı zamanda bir vazgeçiş olduğunu söyler.
     Mega projeler uğruna, nelerden vazgeçtiğimize gelin bir bakalım.

     Kapanma döneminde gelir dağılımı
     Tabloda Ramazan ayı başındaki hafta sonu kapanmaları ve içinde bulunduğumuz 17 günlük uzun kapanma süresinde (toplam 21 gün) yapılacak gelir garantisi ödemeleri gösterilmektedir. Bu süre zarfında yedi ulaştırma projesinde, görevli şirketlere 657,5 milyon TL garanti ödemesi yapılacaktır.
     Kapanma döneminde küçük işletmelere, işsizlere ve yoksullara bütçeden sadece 6,5 milyar TL aktarılırken, kullanılmayan projelere aktarılan bu gelirler aynı zamanda gelir dağılımını da bozmaktadır. Küçük işletmeler ve işsiz vatandaşlar krediler üzerinden borçlandırılırken, görevli şirketler hiçbir riske girmeden gelirlerini tahsil edecekler.
     21 günlük sürede görevli şirketlere yapılan ödemeler ile 235 bin kişiye asgari ücret düzeyinde ödeme yapılabilirdi.
     Kuşaklararası gelir dağılımı
     Uzun süreli sözleşmeler ile gerçekleştirilen bu projelerin siyasi rantına, bugünün yöneticileri sahip çıkmaktadır. Siyasi karar alıcılar eser sahibi olmakla övünmekte ve bunları oya çevirmeye çalışmaktadır.
     KÖİ sözleşmeleri, kısmen kredi kartına benzer. Kredi kartıyla bugün alışveriş yaparsınız, ödemeyi ay sonunda kendiniz yaparsınız.
     Oysa bu projelerde gelir garantilerini sözleşmeyi yapanlar değil, vergi mükellefleri ve hizmet kullanıcıları ortaklaşa ödemektedir.
     Daha da önemlisi bu ödemeyi gelecek nesiller ve iktidarlar yapacaktır. Yani nimetler tesisleri açanlara, zahmetler ise gelecek nesillere aktarılıyor.
     Bu da kuşaklar arasındaki gelir dağılımını bozmaktadır.
     Bölgeler arası gelir dağılımı
     Ulaştırma projelerinde gerçekleşen talep genellikle öngörülenin çok altında kalıyor. Tahmin ve gerçekleşme arasındaki açık, fizibilite aşamasında ihtiyaç analizlerinin gereğince yapılmamasından kaynaklanıyor. İhtiyacın üzerinde inşa edilen kapasite ise kaynak israfına neden oluyor.
     Yukarıda da belirttiğim gibi iktisat her tercihe bir vazgeçiş diye bakar. Gereksiz yaratılan kapasite, iktisadi açıdan iki olumsuz sonuç doğurmaktadır.
     Birincisi, yatırımın yapıldığı bölgenin ekonomisine katkı sağlasa da bu tür projeler iktisaden verimsizdir. Bu verimsiz projelerin maliyetini diğer bölgelerde yaşayan vatandaşlarda ödemektedir. Örneğin, Osmangazi ve Yavuz Sultan Selim köprülerinde gerçekleşmeyen trafiğin bedelini diğer bölgelerde yaşayan vatandaşlarımız da ödüyorlar.
     İkincisi ve daha önemlisi, bu projeler gerçekleştirilirken, büyük ihtimalle daha verimli başka projelerden vazgeçilmektedir.
     Salgın döneminde dağıtılamayan maske, vurulamayan aşı, etkinsiz verilen uzaktan eğitim ve bütçeden sağlanamayan doğrudan gelir desteği gibi hususlar hesaba katıldığında; verimsiz mega projeler nedeniyle bölgeler arası gelir dağılımının da bozulduğu görülmektedir.

Not: Bu yazı ilk olarak 02.05.2021 tarihinde Karar gazetesinde yayımlandı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder