Rekabet iktisat teorisinin merkezinde yer almasına karşın, anlamı işleyişi ve iktisadi büyümeye olan katkısı konusunda akademisyenler, karar alıcılar, bürokratlar ve iş adamları arasında önemli ölçüde görüş farklılıkları bulunmaktadır. Daha da ötesi, Türkiye gibi gelişen ülkelerde rekabet iktisadi bir sorunsaldan ziyade hukuki bir konu olarak ele alınmaktadır. Bunun bir yansıması olarak “rekabet dersleri” üniversitelerin iktisat bölümlerinde ihmal edilirken, hukuk bölümlerinde giderek öne çıkmaktadır. Mikro temelli rekabet ve regülasyon haberleri/analizleri gazetelerde çok az yer alırken, faiz, döviz kuru, enflasyon, istihdam ve dış ticaret gibi makro temelli konulara çarşaf çarşaf yer verilmektedir. Bütün bunların bir sonucu olsa gerek, Rekabet Kurumu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu gibi idarelerin yaptıkları işler de ağırlıklı olarak hukuki bir sorun gibi algılanmaktadır. Bir başka görüşe göre de bu kurumların varlığı ve işleyişi AB’nin ilgili "hukukunun" Türkiye’ye uyarlanmasıdır.
Özelleştirme, Kamu Düzenlemeleri ve Rekabet
Bugünlerde kamu düzenlemeleri ve rekabet arasındaki ilişkiyi Türkiye ekonomisinin son 50 yılı açısından incelemeye çalışıyorum.
İlk izlenimlerimi ve tam üyesi olmaya aday olduğumuz AB'nin bu konulardaki politikalarını paylaşmak istiyorum.
Türkiye de (maalesef) yerleşik serbest (liberal) piyasa ekonomisi anlayışı, devletin her şeyden elini eteğini çekmesi ve özel sektörün daha çok yatırım/ticaret yapması (para kazanması) üzerine kurulu.
İlk izlenimlerimi ve tam üyesi olmaya aday olduğumuz AB'nin bu konulardaki politikalarını paylaşmak istiyorum.
Türkiye de (maalesef) yerleşik serbest (liberal) piyasa ekonomisi anlayışı, devletin her şeyden elini eteğini çekmesi ve özel sektörün daha çok yatırım/ticaret yapması (para kazanması) üzerine kurulu.
YİD Projeleriyle Karayolu Ulaştırması
Zaman gazetesinin haberine göre Türkiye'yi yeni karayolu ağlarıyla donatacak 24 önemli proje Yap-İşlet-Devret (YİD) modeliyle hayata geçirilecek. Bu projelerin toplam uzunluğunun 9 bin 380 kilometreye ulaşması beklenmektedir. Finansmanı YİD ihalesiyle özel sektörden temin edilecek projelerin toplam maliyetinin kamulaştırma bedelleri dahil 83 milyar doları bulması bekleniyor.
Ülkemizde finansmanı özel sektör tarafından temin edilen YİD projeleri sihirli bir yöntem olarak görülmektedir. Sanki bedava finansman gibi. Oysa bu finansmanın bir de geri ödemesi var. Geri ödeyenler de biz tüketiciler/sürücüler olacağız. Tüketicilerin bu projelerin finansmanlarını geri ödeyecek kadar yolları kullan(a)mama ihtimaline karşı da yüklenici firmalara kamu kurumları tarafından asgari kullanım garantisi verilmektedir. “YİD Projelerinin Toplam Değerinin Tespiti: İstanbul-İzmir Otoyolu Örneği” başlıklı günlüğümde asgari kullanım garantilerine göre devletin Gebze-İzmir YİD projesinde yaklaşık 15 milyar ABD dolar tutarında kullanım garantisi verdiğini belirtmiştim.
Şimdi de konuya tüketici açısından bakmak istiyorum. Gebze-İzmir YİD projesi İstanbul-İzmir arasındaki mesafeyi 3,5 saate indirecek. Bu kısmı güzel. Ancak, İstanbul’dan otomobiline binen bir sürücü İzmir’e varıncaya kadar kaç para yol geçiş ücreti ödeyecek? Bence işin sırrı burada. İhaleyi kazanan teklife göre otomobil için geçiş ücreti İzmit Körfez Geçişi Köprüsünde KDV hariç 35 dolar, otoyolda ise KDV hariç kilometre başına 0.050 dolardır. Projenin toplam uzunluğu ise bağlantı yolları hariç 378 kilometredir.
Bu bilgilere göre İstanbul’dan yola çıkan bir sürücü Gebze-Körfez geçiş köprüsünü de kullanarak İzmir’e kadar toplam 53,9 ABD doları (81,8 TL) yol ücreti ödeyecektir. Arabasının özelliğine göre yakıt masrafı da cabası. Oysa seyahatinizi Anadolu Jet ile yaparsanız uçak bileti ücreti sadece 59 TL. Havayolu ulaşımında havaalanlarına transfer ücretleri de var. Ancak bu ücretler her halikârda İstanbul-İzmir arasında otomobilinizin tüketeceği yakıttan çok daha ucuz. Uçakla karşılaştırıldığında, otomobil yolculuğunun bir de zaman maliyeti bulunmakta. Zamana verdiğiniz değere göre bir de bunu ilave edin. “Yol geçiş ücreti (82 TL)+yakıt maliyeti+zaman maliyetinden” oluşan İstanbul-İzmir karayolu ulaşım bedeli, “uçak ücreti (59 TL)+havaalanı transfer ücretlerinden” oluşan havayolu ulaşımından daha pahalı olacak.
Bu durumda rasyonel tüketiciler zorda kalmadıkça İstanbul-İzmir arasında YİD projesi ile yapılan karayolunu değil, daha ucuz ve konforlu olan havayolunu seçecektir. Projenin geri finansmanı için hedeflenen sürücü trafiği gerçekleşmeyince, devlet gerçekleşen ve garanti ettiği trafik arasındaki farkı yüklenici firmaya ödeyecektir. Bu garantilerin finansmanı ise ya yol kullanım ücretlerini artırarak yolu kullananlardan (ücretlerin artması trafiği ayrıca düşürebilecektir) ya da vergi mükelleflerinden karşılanacaktır. Diğer bir deyişle, bu yolu kullanma ihtimali son derece düşük olan diğer bölgelerdeki vergi mükellefleri, kullanmadıkları yolun finansmanının geri ödemesine katkı sağlayacaktır (bölgeler arası çapraz destek).
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)