Şike Soruşturmasında Galatasaray'ın Duruşunu Anlamak

Türk futbolu 3 Temmuz'dan bu yana bir deprem geçiriyor. Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) -ve şahsında Başkanı Mehmet Ali Aydınlar-(MAA)- dışında -ben dahil hemen her kes konuşuyor/yazıyor. Futbol dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de çok önemli. Bir futbol izleyicisi ve Galatasaray (GS) taraftarı olarak konuyla ben de ilgileniyorum doğal olarak.

Basından biliyoruz. Başta Fenerbahçe olarak Süper Lig'den önemli takımlar 2010-11 sezonunda şike yaptıkları iddiasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin yetkili kurumları tarafından "ceza soruşturmasına" tabi tutuldular. İddianame soruşturma aşamasında ve gizli. Ama, bir biçimde basın ve Türk futbolunun ilgili tarafları dosyanın içeriğini çok iyi biliyorlar.
Ceza Hukuku
Suçlanan kulüplerin çoğu genelde sessiz kalarak iddianamenin sürecini izliyor, kendilerine sorulanları cevaplıyor ve bir biçimde sonucu bekliyor. Ama suçlamalarla doğrudan ilgili Fenerbahçe (FB) ve ilgisiz GS kamuoyuyla tavırlarını net biçimde paylaşıyor. Hatta kamuoyunu kendi görüşleri lehinde etkilemeye çalışıyorlar. FB'nin katılmadığım ve katılmam da mümkün olmayan tavrını Facebook sayfamda ufaktan izliyor ve değerlendiriyorum. Bu değerlendirmelerimde özünde şunu söylüyorum: bu süreçte "ceza soruşturması/hukuku" ve "futbol soruşturması/hukuku" farklı olgulardır.Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre ceza soruşturmasının yöntemi ve tutuklu tutulan zanlıların tutuklulukları tartışılabilir. Çünkü, ceza hukuku kapsamında "örgütlü suç örgütü" oluşturmak iddiası ve ispatı çok kapsamlı ve ayrıntılı kanıt, tanık ve savunma gerektirmektedir. Çünkü, suç, iddia, kanıt, savunma ve ceza çok ağırdır. İnce elenip sık dokunmalıdır. Bu nedenlerle de karar için yıllarca beklemeye değer. Ancak, "masumiyet karinesi" çerçevesinde suçlananların da yıllarını almamak için tutuklamalar konusunda çok ama çok özen gösterilmelidir.

 
Futbol Hukuku ve TFF
Gelelim futbol hukukuna. Konu yine çok önemlidir. Ama ceza hukukundan çok da önemli farklılıklar içermektedir. Birincisi, futbol mali boyutu büyük bir endüstridir. İkincisi, ceza hukukundan önemli ölçüde farklı biçimde ulusal değil, uluslararasıdır. Üçüncüsü, suçlular ve mağdurlar dışında üçüncü kişileri (taraftar, sponsorlar, yayıncı kuruluşlar vs.) etkilemektedir. Son olmamakla beraber, futbol fikstürü çok hızlı (her hafta maç, her yıl inme çıkma, uluslararası müsabakalar vs.) akmaktadır. Bu nedenlerle de futbolun uzunca yıllar beklemeye fazla tahammülü yoktur.

Bu kaygılar neticesince, Türk yargısı dışında TFF'nin yetkili kurullarına Türk futbolunda olan biten hakkında yargılama yapma yetkisi verilmiştir. TFF karar alırken yargı gibi kapsamlı ve ayrıntılı kanıt, tanık ve savunma usullerine tabi değildir. Çünkü, yukarıda açıkladığım nedenler ve futbolda uzmanlığı nedeniyle TFF yargıdan çok farklıdır. TFF'nin yargı niteliğindeki kararlarına karşı yargıda itiraz edilemez. Sonuçta sahip olduğu idari bağımsızlık, mali özerklik ve uluslararası akreditasyon nedeniyle son şike iddiaları karşısındaTFF kamuoyuna mâl olan ve kendisince de gayet iyi bilinen (bkz TFF Etik Kurulu raporu) gerekçelerle bir karar alması gerekiyordu. Bu karar şikeyle suçlanan takımlar lehine veya aleyhine olabilir.İlgililer futbol hukuku çerçevesinde haklarını ulusal veya uluslararası mecralarda ararlar. Ders kitaplarından okuduğum ve bildiğim kadarıyla "yönetim karar almaktır". TFF ülke ve dünya gündemindeki çok önemli bir konuda karar almadığından yönetim zafiyetine düşmüştür ve İŞİNİ YAPMAMIŞTIR.

GS'nin Tutumu
Bu durumda İŞİN SAHİBİ TFF ve ZANLILAR dışında İŞ konunun PAYDAŞLARINA düşmüştür. GS de devreye tam bu aşamada burada girmiştir.
GS'nin açıklamasının özü şudur.” Türk futbolunun bugün verdiği sınav, yıllar sonra nice uğraş sonucu elde edilen özerklik konumuna rağmen kendini yönetme becerisine ve erkine sahip olup olmadığı sınavıdır. Bu strateji ‘zaman kazanma’ya dayandırılamaz. Kendimizi yönetme becerisi ve erkine sahip olduğumuzu kanıtlamamız için atılması gerekli adımlar bellidir. Geciktikçe bedel daha da ağırlaşacaktır. En kötüsü bu adımları biz zamanında atmazsak, başkalarının bizim adımıza atması kaçınılmazdır. Kurallar çerçevesinde hatalarımızla yüzleşip gereğini biz yapmazsak dünyada bunu üst kuruluşlar yapar. Kendi kangrenli parmağımızı kendimiz kesmezsek, birileri gelir kolumuzu keser. “Biz yapamadık, onlar yaptı” diyemeyiz. Uygar dünyanın saygın bir üyesi olmak, öncelikle hatalarımızla yüzleşip, kendimize karşı dürüst olmaktan geçer.”

GS’nin bu açıklaması TFF ve FB’den yoğun eleştiri aldı. Ancak, sonuçta TFF UEFA’nın isteği üzerine FB’yi Avrupa Şampiyonlar Ligi’ne gitmekten men etti. Bunun üzerine UEFA’da FB’nin yerine Trabzonspor’u (TS) Şampiyonlar Ligine davet etti. Yani TS’yi dolaylı biçimde süper Lig’in şampiyonu ilan etti.

TFF UEFA’nın dediğini yapmasaydı, hiçbir şey olmamış gibi devam etseydi ve GS’nin dediği gibi nihai kararı UEFA alsaydı ne olurdu? TFF Türkiye’de olan biteni ve Türkiye liglerinde oynayan takımları cezalandırır. UEFA ise takımların yanı sıra üye ülke federasyonlarını da cezalandırır. TFF’nin de dediği gibi UEFA futbolun marka değerine çok önem vermekte ve şikeye “sıfır tolerans” göstermektedir.

FB hakkındaki Avrupa’dan men kararı TFF yerine UEFA tarafından alınsaydı, iş burada bitmezdi. UEFA ayrıca görevini yapmadığı ve şikeye sıfır tolerans göstermediği gerekçesiyle TFF’ye de ceza verecekti. Bu ceza da ülkenin futbol kulüplerinin ve milli takımlarının uluslar arası müsabakalardan 8 yıl men edilmesi olacaktı. TFF işini yapmadığı ve FB’ye “sonsuz tolerans” gösterdiği için önümüzdeki yıllarda Avrupa Şampiyonlar ve UEFA kupasına gitmeye hak kazanacak, 4-5 takımımız ve milli takımlarımız mağdur olacaktı.

Milli takımlara en çok oyuncu veren ve bu 4-5 takımdan birisi, hatta birincisi olacak GS kaybolacak bu hakları nedeniyle TFF’yi şimdiden uyarmıştır. Diğer bir deyişle, TFF’ye “bak sen şimdi işini yapmadığın için ben ileride mağdur olursam, 8 yıl boyunca hak ettiğim ve katılamadağım her Avrupa şampiyonası için senden tazminat isteme hakkım saklıdır. Başkalarının (FB ve yayıncı kuruluş) mali haklarını koruyayım derken, bizleri ateşe atma. Unutma bizim mali boyutumuz da senin canını yakar”.

Durum budur. Kimsenin üzüntüsü, GS’nin mutluluğu değildir. GS kendi başarılarından mutlu olacak kadar, FB'nin faal başkanının bir zamanlar “şimdi durdurmazsak bir daha tutamayız” dediği kadar ulusal ve uluslararası düzeyde başarılı bir takımdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder