2001 finansal krizinden sonra başlatılan yapısal reformlar çerçevesinde “düzenleyici kurumlar ve reformlara” ilişkin ülke gündeminde ne kadar çok tartışma ve çalışma yapılmıştı. Bu tartışmalar politika düzeyinde olduğu kadar akademik çalışmalarda da vücut buldu. Tartışmaların özü şuydu: özellikle eksik rekabetli alanlarda
devlet tekellerinin operatör ve regülatör faaliyetleri ayrıştırılacak; operatör kamu işletmecisi tercihan özelleştirilecek; operatör faaliyetleri mutlaka rekabete açılacak; sektörde tarife, miktar, hizmet kalitesi ve lisanslama işlemlerini gerçekleştirilecek bağımsız düzenleyici kurumlar oluşturulacaktı. Nitekim bu kapsamda telekomünikasyon, enerji, bankacılık, kamu alımları, tütün ve şeker sektörlerinde bu politikalara benzer düzenleyici reformlar gerçekleştirildi ve bağımsız kurumlar oluşturuldu.
Sonrasında bu alanlarda yapılan tartışmalar yavaş yavaş hızını kesti ve sonlan-dırıl-dı. Şimdilerde bu konularda birkaç mastır ve doktora öğrencisi tez yazıyor. Kıdemli araştırmacıların da gündemi değişti sanırım. Türkiye’de iktisatçıların gündemi yine faize ve dövize yöneldi. Oysa piyasa ekonomilerinde tekelci davranışların iktisadın gündeminden çıkmaması gerekiyor. 1990’lı yıllarda Türkiye krizden krize sürüklenirken en azından piyasa üzerinden ülke ekonomisini okumaya ve anlamaya çalışan iktisatçılar bir konuda uzlaşıya yaklaşmıştı. 1980’li yıllarda başlatılan finansal piyasaların ve dış ticaretin serbestleştirilmesine yönelik politikalar klasik iktisadın “piyasaların işleyişine” yönelik paradigmalara yoğunlaşmış, iyi işleyen piyasaların varlığı için “piyasaların geliştirilmesi ve gerekli kurumların oluşturulması” olgusunu ıskalamıştı. Öyle ya kamu tekeli olan elektrik, doğalgaz veya telekomünikasyon sektörlerinde “rekabetçi bir piyasa” söz konusu olmayacağından, “piyasaların iyi/etkin işlemesi” de beklenemezdi. Bu nedenle bu sektörlerde piyasaları geliştirecek ve rekabete açacak düzenleyici reformlar ve kurumlar gerçekleştirilmeliydi.
Mayıs ayı içerisinde kamu tekeli olan iki alan rekabete açıldı. Bunlardan birincisi demiryolu ikincisi de posta hizmetleridir. Kamu tekelinin hüküm sürdüğü bu iki alanda da yukarıda sözü edilen düzenleyici reformlar ve kurumlara yönelik düzenlemeler yapıldı. Ancak bu konuda akademik anlamda dişe dokunur bir değerlendirmeyle karşılaşmadım. Bundan sonraki iki yazımda bu düzenlemeleri açıklamaya çalışacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder