Hükümet artan gıda enflasyonunun suçlusu olarak marketleri işaret etti. 31 Ağustos 2018’de Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliğinde değişiklik yapılarak “Aldatıcı Ticari Uygulamalar” bölümüne; “Girdi maliyeti ve döviz kuru artışı gibi fiyat değişimlerinden etkilenmemesine rağmen bu durumlardan etkileniyormuş gibi hareket ederek tüketiciye sunulan mal veya hizmetin satış fiyatında haklı bir gerekçe olmaksızın artış yapmak” şeklinde bir bent eklendi. Bu düzenlemeye istinaden Bakanlık yetkilileri ve zabıtalar bir sürü işletmeye “fahiş fiyat” baskını yaptı.
Bu değişiklik, bazı gıda fiyatlarındaki artışın Ağustos ayında yaşanan kur şokundan değil, marketlerin fırsatçılığından kaynaklandığını kabul ediyor.
İktisat, bireylerin rasyonel olduğunu ve firmaların da kâr maksimizasyonu özendirimiyle çalıştığını kabul eder. Bu nedenle, rekabetçi piyasa koşullarında, firmaların fırsatını bulduklarında maliyetlerini düşürmeleri ve/veya fiyatlarını artırmaları normaldir. Buraya kadar iktisaden sorun yok.
Firmalar maliyetlerini düşürürken ve fiyatlarını da artırırken rekabeti ihlal ediyorlarsa sorun vardır. Bu nedenle, bu günlük dahil pek çok mecrada gıda fiyatları konusunda Rekabet Kurulu’nun inisiyatif alması önerildi.
Haksız Ticari Uygulama Yönemeliğinde değişiklik yapıldığından (Eylül, 2018) beri bekleyen Kurul 07.02.2019 tarih ve 19-06/75 sayılı kararıyla perakende gıda ticareti ile iştigal eden zincir marketlerin su ile yaş meyve ve sebzelerin perakende satış fiyatlarını belirlerken rekabet karşıtı davranışlar içerisinde bulunup bulunmadıklarının tespiti amacıyla; 23 market hakkında 4054 sayılı Kanun’un 4. ve 6. maddelerini ihlal edip etmediklerinin tespitine yönelik olarak soruşturma açılmasına ile karar verdi.
4. madde rekabeti sınırlayıcı anlaşma, uyumlu eylem ve kararları ve 6.
madde ise hâkim durumun kötüye kullanılması konularında rekabet
ihlallerini düzenlemektedir.
Kurul’un soruşturma açarken
Bakanlık’tan ya da tüketicilerden gelen şikayet üzerine mi yoksa re’sen
mi karar aldığını bilmiyoruz.
Ayrıca, soruşturma açmadan
yapılması gereken ön araştırmanın, yerinde incelemede delil toplanarak mı
yoksa masa başında mı yapıldığını da da bilmiyoruz.
Kurul nihai
kararını en az 11 en en fazla 19 ay içerisinde verecektir. (Kurulun
çalışma takvimi aşağıdaki şekilde gösterilmektedir). Bu takvim
çerçevesinde, Kurulun soruşturma kararı için 2019 yılı başında harekete
geçmiş olması beklenir.
Bu çerçevede şu soruların cevaplarının düşünülmesi gerekmektedir.
1.
Eylül ayından itibaren marketlere fahiş fiyat baskını yapan Bakanlık,
4054 sayılı Kanun kendisine yetki tanımasına rağmen (m. 9), Rekabet
Kurulu’nu neden aynı dönemde harekete geçirmedi? Ya da Rekabet Kurulu
neden re’sen harekete geçmedi? Eylül ve Aralık sonu arasında geçen 3 ay neden
boş yere harcandı?
2. Kurul 4. ve ve 6. maddeler
çerçevesinde, marketlerin fiyatları aralarında belirleyip
belirlemediklerini ve/veya hakim durumlarını kötüye kullanıp
kullanmadıklarını tespit edecektir. Yani kokteyl bir rekabet ihlali
iddiası bulunmaktadır. Bu durumda, Kurul’un olası rekabet ihlali
konusunda elinde ciddi bir belge olmadığı söylenebilir. Yani soruşturma
aşamasında, ihlalin birisine ilişkin bilgi ve belge bulunamazsa diğerine
bakılacaktır.
3. Bu şirketlerin bir kısmı ulusal pazarda
bir kısmı da Ankara, İstanbul ve Bursa illerinde faaliyet
göstermektedir. Ankara, İstanbul ve Bursa’da faaliyet gösteren yerel
marketler neden ve nasıl bir “fiyat anlaşması” yapmıştır? Ulusal marketler hangi illerde ve nasıl fiyat anlaşması yapmıştır?
4. Bu iller dışındaki yerel marketler fiyat anlaşması yapamaz mı? Bu durumda Antalya, Balıkesir ve Bursa belediye başkanlarının fahiş fiyat iddiaları dayanaksız mıdır?
5.
Teşebbüslerin soruşturma iddiasına cevaplarını en geç Nisan başında
göndermeleri beklenir. 23 şirkete giden iddialar ve bunların
cevaplarının sır olması çok zordur. Bilgiler açığa çıkarsa kamuoyu olan
biteni ancak 31 Mart seçimlerinden sonra öğrenecektir. Bu durumda
soruşturmanın zamanlaması sadece bana mı manidar geliyor?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder